Taksirle Yaralama Suçu
Taksirle yaralama suçu, kişinin yaralamaya sebep vermek istememesi ancak gereken azami özeni göstermemesi sonucunda mağdurun yaralanması ile ortaya çıkan bir suç türüdür. Bu suç, kasten yaralama suçu ile karıştırılmamalıdır. Kasten yaralama olaylarında, suç kişinin niyeti doğrultusunda doğrudan yaralamaya teşebbüs ile gerçekleşirken, taksirle yaralama olaylarında suç, kişinin yaralamaya ihtimal vermemesi fakat gerekli özeni göstermemesinden kaynaklanmaktadır.
Boşanma Davalarında Taksirle Yaralama
Boşanma davalarında, hayata kast, onur kırıcı davranış, fiziksel ve psikolojik şiddet gibi durumlar boşanma sebeplerinden bazılarıdır. Fiziksel yaralanmanın ispatı için adli vaka kaydının bulunması, şikayetçi olunması ve aile içi şiddete tanıklık edecek kişilerin varlığı önemlidir. İstanbul'da görev yapan boşanma avukatları, müvekkillerinin menfaatlerini koruyarak bu süreçte hukuki destek sağlar.
Malpraktis ve Taksirle Yaralama
Sağlık hukuku çerçevesinde, doktor hatasından kaynaklanan malpraktis davalarında hekimin ceza sorumluluğu gündeme gelebilir. Bu durumda hekim, bilgisizlik, tecrübesizlik veya ihmalkarlık nedeniyle hastasının beden bütünlüğüne zarar vermiş olabilir. Malpraktis davalarında, hekimlerin taksirle yaralama suçuyla yargılanması kural olarak kabul edilir. Sağlık hukuku alanında uzmanlaşmış malpraktis avukatları, müvekkillerinin hukuki menfaatlerini en üst seviyede korumaktadır.
Türk Ceza Kanunu’nda Taksirle Yaralama
Taksirle yaralama suçunun tanımı ve cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre taksirle yaralama, aşağıdaki durumların meydana gelmesi ile oluşur:
Bu durumlar, taksirle yaralama suçunun basit veya nitelikli halini oluşturmaktadır. Taksirle yaralama, bilinçsiz ve istemeyerek meydana gelirken; bilinçli ve kasıtlı olarak meydana gelmesi kasten yaralama suçunu oluşturur.
Taksirle Yaralama Suçunda ‘Taksir’ Nedir?
Türk Dil Kurumu'na göre taksir, "dikkatsizlik, tedbirsizlik, meslekte acemilik veya düzene, buyruklara ve talimatlara uymazlıktan doğan kusurlu olma durumu" olarak tanımlanmaktadır. Türk Ceza Kanunu'nda ise taksir, herhangi bir suçun failinin (suçu işleyen kişinin) ihmali sonucunda suçun meydana gelmesi olarak ifade edilmektedir.
Taksir, Türk Ceza Kanunu'nda iki ana durumda gerçekleşmektedir: bilinçli taksir ve bilinçsiz taksir.
Bilinçli Taksirle Yaralama Suçu
Bilinçli taksirde, suçun faili, suç sayılabilecek bir olayı kendi becerilerine güvenerek gerçekleştirmekte, ancak bu becerilerinin yetersiz kalması veya dikkatsizlik ve özensizlik nedeniyle bir olumsuzlukla karşılaşmaktadır.
Örnek: Bir şoför, yeteneğine ve kendine güvenerek hız yapar ve bir yayaya çarparak yaralanmasına sebep olursa, bu durum bilinçli taksir olarak nitelendirilecektir. Bu örnekte, şoför hızı sonucunda meydana gelebilecek olumsuzlukları öngörmekte, fakat yine de hız yapmaktadır. Gereken dikkati ve önemi göstermediği için bir yayayı yaralamaktadır. Sonuç olarak, bilinçli taksirle yaralama suçu oluşmaktadır.
Bilinçsiz Taksirle Yaralama Suçu
Bilinçsiz taksirde, suçun faili, dikkat ve önem göstermesi gereken olayın sonuçlarını öngörememesi sonucunda suç sayılan fiili işlemektedir.
Örnek: Bir trafik kazasında az kusurlu olduğunuz durumda (bu durum kusursuz olduğunuzda geçersiz olacaktır) ve mağdur sizden daha fazla kusurlu ise, yol açtığınız yaralama ya da ölüm olayları bilinçsiz taksir sıfatıyla nitelendirilecektir. Bu durumda, failin dikkatsizlik ve özen eksikliği nedeniyle meydana gelen olumsuz sonuçlar bilinçsiz taksir kapsamında değerlendirilmektedir.
Taksirle Yaralama Suçunun Cezası
Basit Hali ile Taksirle Yaralama Suçunun Cezası
Taksirle yaralama suçunun cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 89. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre:
Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.
Belirtilen durumların taksirle meydana gelmesi durumunda, verilecek hapis cezası en az 3 ay, en fazla 1 yıl olarak belirlenmiştir.
Nitelikli Hali ile Taksirle Yaralama Suçunun Cezası
Eğer taksirle yaralama suçu, kanunda belirtilen nitelikli hallerin varlığı ile işlenmişse, cezanın ağırlaştırılması söz konusu olacaktır. TCK 89. maddeye göre nitelikli haller şunlardır:
Bu nitelikli hallerden biri varsa, ilk maddede belirtilen suçlardan alınan ceza yarı oranda artırılır. Örneğin, fail bir suçta mağdurun algı yeteneğine zarar vermiş ve 5 ay hapis cezası almışsa, mağdurun algı yeteneğinde zarar oluşması sonucunda konuşmasında sürekli zorluk yaşanıyorsa, failin cezası 5 ay + 2.5 ay hapis cezası olacaktır. Cezanın son hali belirlenirken artırım ve indirim sebeplerinin varlığı gözetilecektir.
Neticesi Sebebiyle Ağırlaşmış Taksirle Yaralama Suçu
TCK 89/3. fıkra kapsamında suç neticesi sebebiyle ağırlaşmışsa, cezalarda da ağırlaşma olacaktır. Bu durumda sanığa 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ve adlî para cezası verilebilecektir.
Bu kapsamda yaralama fiili, mağdurun:
Taksirle Yaralama Suçu Kapsamında Tazminat Sorumluluğu
Taksirle yaralama suçu, aynı zamanda bir haksız fiil teşkil ettiğinden, ceza davaları ile tazminat davaları arasında bir bağlantı vardır. Bu nedenle, bir suç işleyerek başkasının vücut bütünlüğüne zarar veren kişi, verdiği zararı tazmin etmek ve tedavi süresince uğrattığı zararları karşılamak zorundadır.
Kişinin iyileşme sürecinde uğradığı manevi zararlar, böyle bir sürece maruz kalmasının sonucu olarak değerlendirilir. Bu durumda, taksirle yaralama suçu işleyen fail aleyhine, mağdurun maddi ve manevi tazminat davası açma hakkı vardır.
Hatalı doktor uygulamasından kaynaklanan yaralanmalar için, fiili işleyen doktora karşı tıbbi malpraktis sebebiyle tazminat davası açılabilir.
İş kazasından kaynaklanan yaralanmalar için, iş sahibine karşı iş kazası nedeniyle tazminat davası açılabilir.
Trafik kazasından kaynaklanan yaralanmalar için, trafik kazasından dolayı tazminat davası açılabilir.
Aydınlatılmış Onam Kapsamında Doktorun Taksirle Yaralama Suçunu İşlemesi Halindeki Sorumluluk
Doktorlar ve geniş kapsamda sağlık personeli, tıbbi girişimlerden önce hastalarına bu girişimlerin sonuçları hakkında ayrıntılı bilgi vermekle yükümlüdür. Bu süreç, Aydınlatılmış Onam olarak adlandırılmaktadır ve sağlık hukuku açısından büyük bir öneme sahiptir.
Aydınlatılmış Onamın Önemi
Doktorun, hastasından onam almadan veya gereği gibi onam almadan gerçekleştirdiği tıbbi müdahaleler, hukuka aykırı sayılacaktır.
Bu durum, yalnızca tıbbi müdahalenin geçerliliğini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda Ceza Hukuku açısından taksirle yaralama suçunun işlenmesine de yol açabilir.
Sorumluluk ve Tazminat
Aydınlatılmış onamın alınmaması durumunda, doktorun sorumluluğu doğar. Bu durumda, mağdur olan hasta, aşağıdaki alanlarda tazminat davası açma hakkına sahip olacaktır:
Maddi Tazminat: Hastanın uğradığı maddi zararların karşılanması için.
Manevi Tazminat: Hastanın yaşadığı ruhsal sıkıntılar ve acılar için.
Sonuç olarak, doktorun aydınlatılmış onam almaması, hem ceza hukuku hem de tazminat hukuku açısından ciddi sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle sağlık personelinin, hastalarına gerekli bilgileri vererek onam alması, hukuki ve etik bir zorunluluktur.